İlancılık

1909

İlancılık

Zaman Tüneli

1909
İlancılık
Hosah İlanat kuruldu
1921
İlancılık
İlancılık'ın ilk ilanı
1924
İlancılık
Fatura örneği
1933
İlancılık
Fatura örneği
1962
İlancılık
Ajans iş ilanı
1996
İlancılık
T.A.A.N. Türkiye Temsilciliği
2009
İlancılık
Yüzüncü yıl logosu

İkinci Meşrutiyet’in ardından 1909 yılında kurulan İlancılık Reklam Ajansı, Türkiye’nin o tarihten bugüne kadar ulaşabilmiş ilk ve tek reklam ajansı unvanını taşıyor. İstanbul’da David Samanon tarafından kurulan İlancılık, firmaların anlatmak istediklerini doğru bir yazım dili ile gazetelere aktarmayı ve onları en iyi şekilde anlatmayı amaç edindi

David Samanon, ilk müşterisi olarak seçtiği çok az tanınan bir firmayı gazetelere verdiği ilanlar aracılığı ile kısa sürede tanıtınca firma iyi bir satış grafiğine ulaştı. Reklamın başarısını gören diğer firmalar David Samanon’a başvurup ilanlarını yayınlatınca rakiplerinden daha öne çıkmaya başladılar.

Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında ekonomi durgunlaşınca ajans da duraklamaya geçti. 1914 yılında Kahire’nin ünlü reklam ajanslarından Ajans Havas’ın yöneticiliğini yapan Ernest Hoffer, henüz ilk adımlarını atan İlancılık’a ortak oldu ve deneyimlerini aktardı.

1919 yılında savaşın bitmesi ile Jak Hulli de ortaklığa katıldı. O dönemde İlancılık’ın tam ismi, tüm ortakların isimlerinden oluşan “HOSAH İlancılık Acentesi” idi. Telefon daha yaygın değilken ülkenin ilk telefon numaralarından 94-95 numaraları İlancılık tarafından satın alındı.

Tarihi boyunca birçok kreatif işe imza atan ajans, ilk olmanın avantajı ile sektörü zenginleştirebilmek için çalıştı. Sadece gazetenin yeterli bir mecra olmadığını düşünen ajans, yeni fikirler bulmak için çalışırken Türkiye’nin ilk yürüyen reklam mecrası “Sandviç Adamlar” doğdu. Sandviç adamlar genellikle uzun boylu erkeklerden seçilir, 150×70 uzunluğunda iki suntadan oluşan reklam panosu, sandviç adamın üzerine asılırdı. Bu şekilde gün boyunca Beyoğlu’nda gezen sandviç adamlar, firmanın tanıtımını yapmış olurdu.

İlancılık’ın gerçekleştirdiği bir diğer önemli ilk ise gazetelerde reklam fiyatlandırmasıydı. O dönemde toplu ve keyfi ödemeler yapılırken İlancılık, adil bir şekilde ilan verebilmesi için günümüzde de halen geçerli olan sütunsantim fiyatlandırmasını uyguladı. Gazeteler ile ortak görüşmeler sonunda bir sütun-santim fiyatının 30-50 kuruş arasında olmasına karar verildi. Birinci ve ikinci sayfalar da ise bugünkü gibi daha yüksek değerlere (400 veya 250 kuruş gibi rakamlara) reklam yayınlandı. Tabii bu fiyat, gazetenin okunurluğuna göre de değişiyordu.

İlancılık’ın reklama uygun yeni mecralar keşfetmesi ve yayılması uzun sürmedi. Sinemanın pek rağbet görmediği 1930’lu yıllarda birkaç Fransız girişimci İstanbul’da sinema salonu açtı. Tiyatro önünde uzun kuyruklar olsa da İlancılık, sinemanın da ileride gelişecek önemli bir mecra olduğuna inanarak sinemada oynayan filmlerin basında reklamlarını hazırlayıp yayınladı. Ayrıca, slayt gösterisi gibi projektörle yazı yansıtmaktan ibaret olan sinema içi reklamlarını hazırlayarak, yeni bir mecranın doğuşuna katkı sağladı.

İlancılık Reklam Ajansı’nın daha sonraları hissedarı haline gelecek olan N. İzidor Barouh, 1932 yılında ajansın müşteri ilişkileri bölümünde işe başladı. Çalışkanlığıyla kısa sürede yükselen İzidor Barouh, üç ay içinde maaşını ikiye katlayarak muhasebe müdürlüğü görevine de getirildi.

1933 yılında gazeteler, ajansa komisyon ödememek için reklam organizasyon işini kendileri yapmak istediler ve İş Bankası’ndan alınan krediyle bir ajans kurdular. Ancak, reklam konusundaki bilgi birikimi ve nitelikli kadro İlancılık’ta olduğu için ortaklık teklif edildi. İlancılık Reklam Ajansı, komisyonsuz çalışmaktansa işin devam edebilmesi için bu teklifi kabul etti. Diğer yandan, sermayeyi veren İş Bankası da işin başında bulunmak istedi ve bankanın reklam müdürü ve Cumhuriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Kemal Salih Sel’i temsilcileri olarak ajansta görevlendirdi. Kurulan ajansın ömrü, gazetelerin kendi arasında çıkan kâr dağıtımı anlaşmazlıkları nedeni ile ancak bir sene sürdü.

Ardından, Kemal Salih Sel’e ortaklık teklif eden İlancılık’ın üç ortağı, kolektif şirket kurarak hepsinin isminin baş harflerinden oluşan “İlancılık Kehosah”ı yaratırlar.

O dönemlerin reklam çalışanları ilan ya da afiş hazırlayabilmek için bugüne göre çok daha büyük uğraş verirlerdi. Önce reklamın fotoğrafı çekilir, sonra ışıklı masada kurşun kalemle kopyası çıkarılır, ardından çini mürekkebi ile üstünden geçilirdi. Üstü tarandıktan sonra fotoğrafçılar tarafından küçültülerek istenen boyuta getirilirdi. Bütün bu işlemler sadece reklamda kullanılacak bir grafik içindi. İlancılık o dönemde Türkiye’nin ajans içinde ilk grafik atölyesini kuran firma oldu. Sanat yönetmeni, grafiker, fotoğrafçı, dizgici ve yazarların tek bir yerde grup olarak çalışmasını sağladı. Ayrıca yine bu dönemde ilk inhouse fotoğraf stüdyosu da İlancılık’ta kuruldu.

İkinci Dünya Savaşı’na doğru ilerlerken dünya büyük bir ekonomik krize girdi. Kriz, reklam sektörüne de yansıdı. Amerika’nın atom bombası kullanarak savaşı sonlandırmasıyla piyasalar yavaş yavaş yeniden hareket kazanmaya başladı. Bu dönemden sonra İlancılık, gücü ve tecrübesi ile yoluna kararlılıkla devam etti.

İthalatın patlaması ile şirketin müşteri portföyü de genişledi. Amerika’dan gelen Philco, General Electric, Hoover gibi markaların piyasaya girmesiyle yeni reklam ajansları da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Bu dönemlerde kurulan bazı yeni reklam ajanslarının finansal güçlerinin zayıf olması nedeniyle hazırladıkları reklamları da İlancılık’tan geçerek yayınlanırdı. Bir nevi Türkiye’nin ilk medya dağıtım şirketi de yine İlancılık’tır. Sektörün gelişmesi için yeni ajansların kurulması taraftarı olan İlancılık, diğer ajanslara her açıdan destek olmuştur.

İlancılık’ı bugünlere getiren belki de en önemli unsur ise şirketin ortaklık mantığıydı. Tüm ortaklar, bir sanat eserinin sahipleri gibi bu dünyada kalıcı olanın şirket olduğuna kanaat getirdiler. Bu yüzden sistem olarak; vefat eden veya ayrılan ortağın elinde bulunan yüzde 25 hissesinin, yüzde 15’i şirket ortaklarına ve/veya performansından memnun olunan çalışanlara, geriye kalan yüzde 10’u da on yıl boyunca ailesine verilecekti. Böylece şirket de, aile de haksızlığa uğramadan payına düşeni alacaktı. Bu anlayışla hiçbir çıkar çatışmasına girilmeden, İlancılık yoluna devam etti. Bugün ajansın genel müdürü olan Atılay Bingöl, bu sistemin uygulanması neticesinde aynı zamanda ajansın ortağı konumundadır.

İlancılık, bazı zor zamanlardan da yok edici yaralar almadan sıyrılmayı başardı. Demokrat Parti hükümeti ve Başbakan Menderes, iktidar oldukları dönem boyunca ilk defa muhalif seslere tanık olunca, muhalefetin verdiği ilanları ve muhalif gazeteleri denetleme kararı aldı. Hemen hemen bütün ilanlar İlancılık’tan geçtiği için başta İlancılık olmak üzere o dönemin önde gelen ajansları üzerinde de ciddi bir denetleme başladı.

1960 ihtilalinden sonra İlancılık, çalışmalarına devam etse de tüm piyasada büyük bir şaşkınlık ve bilinmezlik vardı. Başbakan Menderes’in muhalif gazeteler olarak belirlediği gazeteler, en çok ilanı alan gazetelerdi.

Yeni askeri hükümet de sıkıyönetim içinde denetlemelere devam etti ve ortakların evlerine varıncaya kadar detaylı araştırmalar uzun bir zaman sürdü. Birçok reklam ajansı o dönemde ciddi zararlara uğradı. Askeri yönetim, denetlemeler sonucunda reklam konusunu öğrendiğini düşünerek Basın İlan Kurumu’nun kurulmasına ön ayak oldu. İşe hızlı başlayan Basın İlan Kurumu, resmi ilanların yanı sıra yurt dışından gelen ilanların da gazetelere dağıtımını yapan tek ajans özelliğine kavuştu. O dönemde İlancılık, arsa satış ilanları ile içinde bulunduğu krizi atlatmaya çalışmıştır.

Tarih 1964 yılını gösterirken, TRT’nin temelleri atıldı. Gazete, sinema, radyo, açık havanın yanında yepyeni bir mecra ile tanışıldı. İlancılık’ın sektöre kazandırdığı mecralardan bir diğeri de radyodur. Radyo programları ve müziklerin arasına kaydedilen reklamlar, firmaların tüketicileri ile sıcak bir iletişim kurmasını sağladı.

Televizyonların 1972 yılında iyice yaygınlaşması ve evlere girmesi ile reklamcılar bu mecrayı kullanmak için hemen harekete geçtiler.

Bu dönemlerde İzidor Barouh’un oğlu Yakup Barouh, Robert Kolej’den arkadaşı Pınar Kılıç ve Ahmet Durul ile PARS (Pazarlama, Araştırma, Reklam Servisleri) adı altında bir reklam araştırma şirketi kurdu. İlancılık’ın desteğiyle de şirket hızlıca büyüdü. Ancak bir süre sonra diğer ortakların yaratıcı reklamcılık alanına da girmek istemesinden dolayı Yakup Barouh ortaklığı bırakıp İlancılık bünyesine katıldı.

Stajını Amerika’da yapan, reklam alanında Türkiye’deki ilk tezi yazan ve basın alanında ilk demografik araştırmayı gerçekleştiren Yakup Barouh’un katılımıyla ajans yepyeni bir çizgiye kavuştu. Yakup Barouh; IBM ve Remington Univac gibi teknoloji şirketleriyle ile işbirliği yapıp yeni araştırma teknikleri uygulayarak tüketici alışkanlıklarını inceledi ve reklamın daha bilimsel yapılmasına öncülük etti. Mezun olduğu Robert Kolej’in yeni mezunlarını ajansına kazandırdı. Reklam konusunda düzenlediği üç seminerde; akademisyenler, basın reklam yöneticileri ve yabancı ajans CEO’ları ile yakın ilişkiler kurdu. İngilizce ve Fransızca’ya hakimiyeti sayesinde yurt dışında yapılan reklamları takip ederek modern reklam anlayışının Türkiye’de de uygulanmasına çalıştı. Yakup Barouh aynı zamanda 1978’de kurulan Reklamcılığı Geliştirme Derneği’nin kurucusu ve 1984’te kurulan Reklamcılar Derneği’nin ilk üyeleri arasındadır.

1980’lerden sonra reklam sektörü diğer sektörlere göre en hızlı gelişen sektörlerden biri oldu. Bu gelişim; fotoğraf, prodüksiyon, televizyon, gazete gibi pek çok sektör ve mecranın da gelişimini destekledi.

1990’lı yıllardan günümüze gittikçe hızlanarak büyüyen internet mecrasının reklam sektörüne de büyük etkisi oldu. Dönem içinde sadece internet alanında hizmet vermeye yönelik dijital reklam ajansları kuruldu.

İlancılık da kendi bünyesinde Digital Panzehir adlı yeni bir ajans kurarak bu değişimin içinde yerini aldı. Bu oluşumun başında, Barouh ailesinin üçüncü kuşak reklamcısı İlker Barouh bulunmaktadır.

Reklam sektörünün hızla değişen ve gelişen yapısı içinde kendini sürekli yenilemeyi bilen İlancılık; yerli ve yabancı pek çok markanın pazarlama iletişimi için kreatif çözümler üretmeye bugün de başarıyla devam etmektedir.

İkinci Meşrutiyet’in ardından 1909 yılında kurulan İlancılık Reklam Ajansı, Türkiye’nin o tarihten bugüne kadar ulaşabilmiş ilk ve tek reklam ajansı unvanını taşıyor. İstanbul’da David Samanon tarafından kurulan İlancılık, firmaların anlatmak istediklerini doğru bir yazım dili ile gazetelere aktarmayı ve onları en iyi şekilde anlatmayı amaç edindi

David Samanon, ilk müşterisi olarak seçtiği çok az tanınan bir firmayı gazetelere verdiği ilanlar aracılığı ile kısa sürede tanıtınca firma iyi bir satış grafiğine ulaştı. Reklamın başarısını gören diğer firmalar David Samanon’a başvurup ilanlarını yayınlatınca rakiplerinden daha öne çıkmaya başladılar.

Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı sırasında ekonomi durgunlaşınca ajans da duraklamaya geçti. 1914 yılında Kahire’nin ünlü reklam ajanslarından Ajans Havas’ın yöneticiliğini yapan Ernest Hoffer, henüz ilk adımlarını atan İlancılık’a ortak oldu ve deneyimlerini aktardı.

1919 yılında savaşın bitmesi ile Jak Hulli de ortaklığa katıldı. O dönemde İlancılık’ın tam ismi, tüm ortakların isimlerinden oluşan “HOSAH İlancılık Acentesi” idi. Telefon daha yaygın değilken ülkenin ilk telefon numaralarından 94-95 numaraları İlancılık tarafından satın alındı.

Tarihi boyunca birçok kreatif işe imza atan ajans, ilk olmanın avantajı ile sektörü zenginleştirebilmek için çalıştı. Sadece gazetenin yeterli bir mecra olmadığını düşünen ajans, yeni fikirler bulmak için çalışırken Türkiye’nin ilk yürüyen reklam mecrası “Sandviç Adamlar” doğdu. Sandviç adamlar genellikle uzun boylu erkeklerden seçilir, 150×70 uzunluğunda iki suntadan oluşan reklam panosu, sandviç adamın üzerine asılırdı. Bu şekilde gün boyunca Beyoğlu’nda gezen sandviç adamlar, firmanın tanıtımını yapmış olurdu.

İlancılık’ın gerçekleştirdiği bir diğer önemli ilk ise gazetelerde reklam fiyatlandırmasıydı. O dönemde toplu ve keyfi ödemeler yapılırken İlancılık, adil bir şekilde ilan verebilmesi için günümüzde de halen geçerli olan sütunsantim fiyatlandırmasını uyguladı. Gazeteler ile ortak görüşmeler sonunda bir sütun-santim fiyatının 30-50 kuruş arasında olmasına karar verildi. Birinci ve ikinci sayfalar da ise bugünkü gibi daha yüksek değerlere (400 veya 250 kuruş gibi rakamlara) reklam yayınlandı. Tabii bu fiyat, gazetenin okunurluğuna göre de değişiyordu.

İlancılık’ın reklama uygun yeni mecralar keşfetmesi ve yayılması uzun sürmedi. Sinemanın pek rağbet görmediği 1930’lu yıllarda birkaç Fransız girişimci İstanbul’da sinema salonu açtı. Tiyatro önünde uzun kuyruklar olsa da İlancılık, sinemanın da ileride gelişecek önemli bir mecra olduğuna inanarak sinemada oynayan filmlerin basında reklamlarını hazırlayıp yayınladı. Ayrıca, slayt gösterisi gibi projektörle yazı yansıtmaktan ibaret olan sinema içi reklamlarını hazırlayarak, yeni bir mecranın doğuşuna katkı sağladı.

İlancılık Reklam Ajansı’nın daha sonraları hissedarı haline gelecek olan N. İzidor Barouh, 1932 yılında ajansın müşteri ilişkileri bölümünde işe başladı. Çalışkanlığıyla kısa sürede yükselen İzidor Barouh, üç ay içinde maaşını ikiye katlayarak muhasebe müdürlüğü görevine de getirildi.

1933 yılında gazeteler, ajansa komisyon ödememek için reklam organizasyon işini kendileri yapmak istediler ve İş Bankası’ndan alınan krediyle bir ajans kurdular. Ancak, reklam konusundaki bilgi birikimi ve nitelikli kadro İlancılık’ta olduğu için ortaklık teklif edildi. İlancılık Reklam Ajansı, komisyonsuz çalışmaktansa işin devam edebilmesi için bu teklifi kabul etti. Diğer yandan, sermayeyi veren İş Bankası da işin başında bulunmak istedi ve bankanın reklam müdürü ve Cumhuriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Kemal Salih Sel’i temsilcileri olarak ajansta görevlendirdi. Kurulan ajansın ömrü, gazetelerin kendi arasında çıkan kâr dağıtımı anlaşmazlıkları nedeni ile ancak bir sene sürdü.

Ardından, Kemal Salih Sel’e ortaklık teklif eden İlancılık’ın üç ortağı, kolektif şirket kurarak hepsinin isminin baş harflerinden oluşan “İlancılık Kehosah”ı yaratırlar.

O dönemlerin reklam çalışanları ilan ya da afiş hazırlayabilmek için bugüne göre çok daha büyük uğraş verirlerdi. Önce reklamın fotoğrafı çekilir, sonra ışıklı masada kurşun kalemle kopyası çıkarılır, ardından çini mürekkebi ile üstünden geçilirdi. Üstü tarandıktan sonra fotoğrafçılar tarafından küçültülerek istenen boyuta getirilirdi. Bütün bu işlemler sadece reklamda kullanılacak bir grafik içindi. İlancılık o dönemde Türkiye’nin ajans içinde ilk grafik atölyesini kuran firma oldu. Sanat yönetmeni, grafiker, fotoğrafçı, dizgici ve yazarların tek bir yerde grup olarak çalışmasını sağladı. Ayrıca yine bu dönemde ilk inhouse fotoğraf stüdyosu da İlancılık’ta kuruldu.

İkinci Dünya Savaşı’na doğru ilerlerken dünya büyük bir ekonomik krize girdi. Kriz, reklam sektörüne de yansıdı. Amerika’nın atom bombası kullanarak savaşı sonlandırmasıyla piyasalar yavaş yavaş yeniden hareket kazanmaya başladı. Bu dönemden sonra İlancılık, gücü ve tecrübesi ile yoluna kararlılıkla devam etti.

İthalatın patlaması ile şirketin müşteri portföyü de genişledi. Amerika’dan gelen Philco, General Electric, Hoover gibi markaların piyasaya girmesiyle yeni reklam ajansları da yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Bu dönemlerde kurulan bazı yeni reklam ajanslarının finansal güçlerinin zayıf olması nedeniyle hazırladıkları reklamları da İlancılık’tan geçerek yayınlanırdı. Bir nevi Türkiye’nin ilk medya dağıtım şirketi de yine İlancılık’tır. Sektörün gelişmesi için yeni ajansların kurulması taraftarı olan İlancılık, diğer ajanslara her açıdan destek olmuştur.

İlancılık’ı bugünlere getiren belki de en önemli unsur ise şirketin ortaklık mantığıydı. Tüm ortaklar, bir sanat eserinin sahipleri gibi bu dünyada kalıcı olanın şirket olduğuna kanaat getirdiler. Bu yüzden sistem olarak; vefat eden veya ayrılan ortağın elinde bulunan yüzde 25 hissesinin, yüzde 15’i şirket ortaklarına ve/veya performansından memnun olunan çalışanlara, geriye kalan yüzde 10’u da on yıl boyunca ailesine verilecekti. Böylece şirket de, aile de haksızlığa uğramadan payına düşeni alacaktı. Bu anlayışla hiçbir çıkar çatışmasına girilmeden, İlancılık yoluna devam etti. Bugün ajansın genel müdürü olan Atılay Bingöl, bu sistemin uygulanması neticesinde aynı zamanda ajansın ortağı konumundadır.

İlancılık, bazı zor zamanlardan da yok edici yaralar almadan sıyrılmayı başardı. Demokrat Parti hükümeti ve Başbakan Menderes, iktidar oldukları dönem boyunca ilk defa muhalif seslere tanık olunca, muhalefetin verdiği ilanları ve muhalif gazeteleri denetleme kararı aldı. Hemen hemen bütün ilanlar İlancılık’tan geçtiği için başta İlancılık olmak üzere o dönemin önde gelen ajansları üzerinde de ciddi bir denetleme başladı.

1960 ihtilalinden sonra İlancılık, çalışmalarına devam etse de tüm piyasada büyük bir şaşkınlık ve bilinmezlik vardı. Başbakan Menderes’in muhalif gazeteler olarak belirlediği gazeteler, en çok ilanı alan gazetelerdi.

Yeni askeri hükümet de sıkıyönetim içinde denetlemelere devam etti ve ortakların evlerine varıncaya kadar detaylı araştırmalar uzun bir zaman sürdü. Birçok reklam ajansı o dönemde ciddi zararlara uğradı. Askeri yönetim, denetlemeler sonucunda reklam konusunu öğrendiğini düşünerek Basın İlan Kurumu’nun kurulmasına ön ayak oldu. İşe hızlı başlayan Basın İlan Kurumu, resmi ilanların yanı sıra yurt dışından gelen ilanların da gazetelere dağıtımını yapan tek ajans özelliğine kavuştu. O dönemde İlancılık, arsa satış ilanları ile içinde bulunduğu krizi atlatmaya çalışmıştır.

Tarih 1964 yılını gösterirken, TRT’nin temelleri atıldı. Gazete, sinema, radyo, açık havanın yanında yepyeni bir mecra ile tanışıldı. İlancılık’ın sektöre kazandırdığı mecralardan bir diğeri de radyodur. Radyo programları ve müziklerin arasına kaydedilen reklamlar, firmaların tüketicileri ile sıcak bir iletişim kurmasını sağladı.

Televizyonların 1972 yılında iyice yaygınlaşması ve evlere girmesi ile reklamcılar bu mecrayı kullanmak için hemen harekete geçtiler.

Bu dönemlerde İzidor Barouh’un oğlu Yakup Barouh, Robert Kolej’den arkadaşı Pınar Kılıç ve Ahmet Durul ile PARS (Pazarlama, Araştırma, Reklam Servisleri) adı altında bir reklam araştırma şirketi kurdu. İlancılık’ın desteğiyle de şirket hızlıca büyüdü. Ancak bir süre sonra diğer ortakların yaratıcı reklamcılık alanına da girmek istemesinden dolayı Yakup Barouh ortaklığı bırakıp İlancılık bünyesine katıldı.

Stajını Amerika’da yapan, reklam alanında Türkiye’deki ilk tezi yazan ve basın alanında ilk demografik araştırmayı gerçekleştiren Yakup Barouh’un katılımıyla ajans yepyeni bir çizgiye kavuştu. Yakup Barouh; IBM ve Remington Univac gibi teknoloji şirketleriyle ile işbirliği yapıp yeni araştırma teknikleri uygulayarak tüketici alışkanlıklarını inceledi ve reklamın daha bilimsel yapılmasına öncülük etti. Mezun olduğu Robert Kolej’in yeni mezunlarını ajansına kazandırdı. Reklam konusunda düzenlediği üç seminerde; akademisyenler, basın reklam yöneticileri ve yabancı ajans CEO’ları ile yakın ilişkiler kurdu. İngilizce ve Fransızca’ya hakimiyeti sayesinde yurt dışında yapılan reklamları takip ederek modern reklam anlayışının Türkiye’de de uygulanmasına çalıştı. Yakup Barouh aynı zamanda 1978’de kurulan Reklamcılığı Geliştirme Derneği’nin kurucusu ve 1984’te kurulan Reklamcılar Derneği’nin ilk üyeleri arasındadır.

1980’lerden sonra reklam sektörü diğer sektörlere göre en hızlı gelişen sektörlerden biri oldu. Bu gelişim; fotoğraf, prodüksiyon, televizyon, gazete gibi pek çok sektör ve mecranın da gelişimini destekledi.

1990’lı yıllardan günümüze gittikçe hızlanarak büyüyen internet mecrasının reklam sektörüne de büyük etkisi oldu. Dönem içinde sadece internet alanında hizmet vermeye yönelik dijital reklam ajansları kuruldu.

İlancılık da kendi bünyesinde Digital Panzehir adlı yeni bir ajans kurarak bu değişimin içinde yerini aldı. Bu oluşumun başında, Barouh ailesinin üçüncü kuşak reklamcısı İlker Barouh bulunmaktadır.

Reklam sektörünün hızla değişen ve gelişen yapısı içinde kendini sürekli yenilemeyi bilen İlancılık; yerli ve yabancı pek çok markanın pazarlama iletişimi için kreatif çözümler üretmeye bugün de başarıyla devam etmektedir.

İletişim Bilgileri

Piyale Paşa Bulv., Kastel İş Merkezi D Blok, Kasımpaşa/Istanbul
Tel: +90 216 394 32 10
ilancilik.com

Bu sayfayı paylaşabilirsiniz